7 Mart 2010 Pazar

AdaçayıAdaçayıAdaçayı

AdaçayıAdaçayıAdaçayı (Salvia officinalis), dişotu ve meryemiye adları ile de tanınır. 30-70 cm boyunda olan bitkinin menekşe renkli çiçekleri halka dizilişlidir. Karşılıklı olan beyaz keçeli yaprakları gümüş gibi parıldar ve acımtırak, ıtırlı bir koku yayarlar. Bahçe adaçayı, güneşli bir yerde yetiştirilmelidir. Don olayına karşı duyarlı olduğu için, kış boyunca çam dalları ile örtülmesi doğru olur. Ülkemizde İzmir bölgesinde bahçe adaçayı yetiştirilmektedir. Bir başka cins olan çayır adaçayı (Salvia pratensis -Salvia tribola), çayırlarda, bayırlarda ve meralarda yetişir. Çevresine ıtırlı hoş bir koku yayan mavi–menekşe renkli çiçeklerin pırıltısı uzaklardan seçilebilir. Çayır Adaçayı (Anadolu adaçayı) batı ve güney-batı Anadolu'da bol olarak yetişmektedir. Anadolu adaçayından "elma yağı" veya "acı elma yağı" denilen yağ da üretilmektedir. Bu tür adaçayı da kimyasal yapı ve tedavi etkisi bakımından tıbbi (bahçe) adaçayına benzemektedir. Fakat burada tanıtmaya çalışacağımız bahçe adaçayı (tıbbi adaçayı) ise, şifalılık bakımından daha etkilidir.

Toplama/Kurutma: Bitki yaprakları çiçeklenme öncesi, Mayıs-haziran aylarında toplanır. Etken maddelerinin doruğa ulaştığı öğlen saatlerinde toplanan yapraklar, gölgeli ve havdar bir yerde kurumaya bırakılır. İyice kuruduktan sonra ince kıyılarak, hava almayan kaplarda saklanır.

Bileşim: Eterli uçucu yağlar, %30 Thujon, %5 Cineol, Linalol, Borneol, Salven, Pinen ve kafur; tanenler, triterpenoitler, flavonlar; Östojen benzeri maddeler; reçineli bileşikler içerir.



Bu bitkinin çiçekleri, gargara ve adaçayı sirkesi yapmak için toplanır (bir avuç çiçek, doğal sirkenin içinde bir süre bekletilir) ve elde edilen sirke, uzunca bir süre hasta yatağından kalkamayan kişilere rahatlatıcı ve canlandırıcı anlamda sürülerek, masaj yapılır. Yapraklar daha çiçeklenme başlamadan, mayıs ve haziranda toplanır. Bitki kuru ve güneşli günler boyunca, eterli yağlar oluşturduktan sonra, yapraklar öğlen güneşinde toplanır ve gölgede kurutulur. Adaçayı, çok eski çağlarda da ünlü bir şifalı bitki olarak tanınırdı. 13. Asırdan kalma bir dizede şöyle deniyor: “Eğer dikmişsen adaçayını bahçeye, ne gerek var ölmeye!" Adaçayının eski çağlarda da ne büyük bir övgü ile anıldığını, çok eski bir şifalı bitki kitabı şöyle anlatıyor: "Kutsal Meryemana, Bebek İsa ile Herodes’un gazabından kaçmak zorunda kaldığında, kendisini saklamaları için, çayırdaki tüm çiçeklerden yardım istemiş, ama hiçbir çiçek ona yanıt vermemiş. İşte o zaman adaçayı eğilmiş ve Meryemana sığınacak bir yer bulmuş. Onun sık ve koruyucu yapraklarının arasına girerek Herodes’un askerlerinden saklanmış ve askerler onu görmeden geçip gitmişler. Tehlike geçiştirildikten sonra, saklandığı yerden çıkan Meryemana, tatlı sesiyle adaçayına şöyle demiş: Bu andan sonra sonsuza dek insanların en çok sevdiği çiçek sen olacaksın. Seni, insanları tüm hastalıklardan koruyacak kadar güçlü kılıyorum. Bana yaptığın gibi, onları da ölümden kurtar!” İşte o zamandan beri adaçayı, insanları iyileştirmek ve onlara yardım etmek için her yıl yeniden çiçekleniyor.

Adaçayı sıkça içildiğinde tüm bedeni güçlendirir, kalp krizi tehlikesini azaltır ve kötürümlüklerde çok yaralıdır. Gece terlemelerinde ve aşırı terlemelerde, lavanta çiçeğinin yanı sıra, yardımcı olabilecek tek bitkidir. Gece terlemesine neden olan hastalığı iyileştirir ve bu hastalıkla el ele giden aşırı güçsüzlüğe, canlandırıcı etkisi sayesinde son verir. Hastalık sonrası güçsüzlük hallerinde başarıyla kullanılabilir. Pek çok doktorun, adaçayının değerli özelliklerini artık iyice tanımış olduklarını biliyoruz (Referans1: M.Treben). Onu kramplarda, omurilik rahatsızlıklarında, beze hastalıklarında ve organ titrekliklerinde büyük bir başarıyla kullanıyorlar. Yukarda belirtilen hastalıklarda, günde 2 su bardağı çay yudumlanarak içilmelidir. Adaçayı, hasta karaciğeri de çok olumlu etkiler, onunla ilgili tüm rahatsızlıkları giderir ve gazları yok eder. Kan temizleyici etkisi vardır. Solunum organlarını ve mideyi balgamsı salgılardan temizler, iştah açıcıdır. Mideyi ve bağırsakları rahatlatır, gazların dışkılanmasını sağlar. Kramp çözücü etkisi sayesinde, ishalde çok rahatlatıcıdır. Böcek sokmalarında, sokulan bölgeye adaçayı yaprağının tozu uygulanır. Adaçayı, dıştan uygulandığında, yaprağın tozu uygulanır. Adaçayı dıştan uygulandığında (Çalkalama ve Gargara), bademcik iltihabı, boğaz hastalıkları, diş iltihaplanmaları, yutak ve ağız boşluğu iltihaplanmalarında veya ülserlerinde özellikle önerilir. Eğer zamanında adaçayı kullanılmış olsaydı, pek çok çocukta ve yetişkinde bademcik ameliyatına gerek kalmayabilirdi. Bedenimizin polisleri olarak, zehirli maddeleri yakalayan ve zararsız hale getiren bademcikler alındığında, ağızdan giren zararlı maddeler doğruca böbreklere ulaşırlar. Adaçayı, sallanan dişlere, dişeti çekilmesine ve kanamasına karşı da (Çalkalama ve Gargara) başarıyla kullanılabilir veya bitki çayına batırılan pamuk hasta bölgelere uygulanır. Ayrıca dıştan kullanımda da, gargara ve çalkalamaların yanısıra yara kompresi olarak da kullanılabilir. Sinirli ve yorgun olan kişiler ve dölyatağı (rahim) hastalığı çeken kadınlar arada sırada adaçayı oturma banyoları almalıdırlar. Zayıf ve güçsüz çocuklara balla tatlandırılarak içirilir. Bu çay, tahriş kaynaklı öksürüklerde de başarılıdır. Şifalı bitki olarak kullanılmasının yanı sıra, adaçayının çok değerli bir baharat olduğunu ve böylece mutfaklara girdiğini de unutmamak gerekir.

UYARILAR:

Adaçayının aşırı kullanımında kan basıncı (tansiyon) yükselebilir. Dölyatağı (Rahim) kaslarını uyardığı için, gebelik sürecinde kullanılmaz. Annelerin süt üretimini durdurur. Önerilen dozajlara uyulduğunda, bilinen başka bir yan etkisi yoktur.

Kullanım Biçimleri:

Çay hazırlamak: Yarım veya bir tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış kuru yaprak, bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır ve üstü kapalı olarak 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak içilir. Taze bitki kullanılması durumunda 4-5 dakika demleme süresi yeterlidir.

Çalkalama/Gargara: 2-3 tatlı kaşığı kurutlmuş ve ince kıyılmış yaprak, 2 bardak soğuk suya eklenir ve ateşe konur. kaynamaya başlayınca ocaktan indirilir ve üstü kapalı olarak 15 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde pek çok kere 5-10 dakika süreli gargaralar yapılır.

Tentür Kullanımı: Günde 3 kere, 15-20 damla kadar D2 inceltisindeki tentür, yarım kahve fincanı suya eklenerek alınır. Çay olarak kullanılabildiği her yerde tentür de kullanılabilir.

Karışımlar: Gargaralarda ve çalkalamalarda kekikle, sindirim sorunlarında ise Mayıs papatyası ile eşit oranda karıştırılır.

Adaçayı Sirkesi: Geniş ağızlı bir şişe, çayır adaçayı çiçeği ile doldurulur, çiçeklerin üstüne çıkacak kadar doğal üzüm sirkesi eklenir ve şişe 14 gün güneşte veya sıcak bir ortamda, arada bir çalkalanarak bekletilir ve süzülür.

Oturma banyosu: İki avuç dolusu yaprak soğuk suda gece boyunca bekletilir. Ertesi gün kaynama derecesine kadar ısıtılır, 5-6 dakika demlendikten sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir.

Doğal Ürünler

Şifalı Bitkilerin Kullanım Biçimleri

Şifalı Bitkilerin Toplanmaları

Referanslar:

1-"Gesundheit aus der Apotheke Gottes" "Tanrı'nın Eczanesinden Sağlık", Maria Treben,Anahtar Kitaplar Yay., Çev.: N.Eröztürk, 1994

2-Türkiye'de Bitkilerle Tedavi, Prof.Dr. Turhan Baytop, I.U Eczacılık Fak.,1984,İstanbul

3-"Bir Yudum Sağlık", N.Eröztürk,Anahtar Kitaplar,2000

Elma Yağı (Acı Elma Yağı):

Anadolu adaçayı (Salvia triloba L.) türünün yapraklı ve çiçekli dallarından su buharı distilasyonu ile elde edilen uçucu yağdır. Ülkemizde özellikle Muğla ve Fethiye bölgelerinde elde edilmektedir. Sarımsı veya renksiz, özel kokulu ve yakıcı lezzetli bir sıvı olup %60 kadar sineol taşımaktadır. Gaz söktürücü, sindirim düzenleyici, ter kesici ve idrar arttırıcı özellikleri vardır. Dahilen küçük miktarlarda (günde 3-5 damla), 1 fincan suya damlatılarak içilir. Yüksek miktarlarda zararlıdır. Haricen yara iyi edici, antiseptik ve karın ağrısına veya gaz söktürmek için kullanılmaktadır.

Bu yağa "Elma Yağı" denmesinin nedeni, bu yağın elde edildiği Salvia triloba türünün bazı dalları üzerinde, küçük bir elmayı andıran, esmer-yeşil renkli mazıların bulunmasıdır. (Referans2: T.Baytop)

Kırkkilit

Kırkkilit (Equisetum arvense), Atkuyruğu Otu, Zemberekotu, Çamotu, Kırkboğum, Tilkikuyruğu Otuve Katırkuyruğu Otu olarak da tanınır. İlkbahar başlangıcında, derinlere kök salmış olan köksaptan, önce spor taşıyıcı kahverengi başak sapları çıkar. Düzgün yapılı küçük çam ağaçlarını andıran yeşil yaz kuyruğu ise daha sonra çıkar. Çok yıllık, otsu ve çiçeksiz bitkilerdir. Gövdesi silindir biçiminde, dallı veya dalsız, yeşil veya esmer-yeşil renkli, sert ve içi boştur. Yaprakları çok küçük, pul biçiminde ve sivri uçludur. Spor ile çoğalırlar. Spor keseleri verimli gövdelerinin uçlarında başak şeklinde toplanmışlardır. Türkiye'de 7 kadar türü yetişmektedir. Saponin, %60-70 silisilik asit (silica), potasyum tuzları, tanen alkaloitler içerir. Toplanacak bitkiler, 25-60 cm boyunda ve sapı ince (3-6 mm civarında) olan türlerdir (Equisetum arvense) ve nemli topraklardan, tarla aralarından ve dere kıyılandan toplanır. Doğal olarak, yapay gübre kullanılan tarlalardan toplanılmaması gerekir. Bataklık, karasuluk yerlerde ve dağlık meralarda yetişen (Equisetum hiemale) kalın saplı (başparmak kalınlığında), uzun boylu (1-2 m) bitkiler ise kullanılmaz! Mayıs-Haziran döneminde, henüz canlı yeşil rengini korurken, sapın toprağa yakın bölümünden kesilir ve demetler halinde gölge ve havadar bir yere asılarak kurumaya bırakılır. İğne yapraklar gövdeden kolayca ayrıldığında kuruma tamamlanmış olur. Yapraklar ovuşturularak saptan ayrılır ve bir örtüye serilerek 1-2 gün boyunca tam olarak kurumaya bırakılır. Sonra ince kıyılır ve hava almayan kaplarda saklanır. Sağlamlaştırıcı, idrar söktürücü, öncelikle bacak ödemlerini çözücü, yara iyileştirici, kronik öksürükleri yatıştırıcı, akciğeri güçlendirici, ve kan temizleyici özellikleri vardır.

Kırkkilit Otu, özellikle mesane ve böbrek hastalıklarında sağladığı başarılar sayesinde eski çağlardan beri tanınmaktadır. Kırkkilit, mesane ve böbrek rahatsızlıklarında, taş ve kum rahatsızlıklarında, benzeri bulunamaz ve yeri doldurulamaz bir şifalı bitkidir. Böbrek kumu, böbrek ve mesane taşlarında, sıcak Kırkkilit tam banyolarıı alınır ve aynı zamanda da Kırkkilit Otu Çayı içilir ve basınçlı bir biçimde boşaltabilmek için, idrar elden geldiğince tutulur. Taş, bu durumda genellikle düşürülmektedir. Basur kanamalarına karşı içten çay biçiminde kullanılır. Kırkkilit otu, bir yandan kanama durdurucu özelliğe sahipken öte yandan da, çok önemli bir böbrek destekleyici bitkidir. Kırkkilit Otu Çayı içildikten sonra, bol miktarda koyu renkli idrar dışkılanacaktır. Ödemlerde de etkisi çok çabuk görülen bir bitkidir. Ödemi iyileştirecek bir çare bulunamadığında, tüm öteki bitki çayları bir tarafa bırakılarak, günde 5-6 bardak kırkkilit çayı gün boyuna yayılarak ve yudumlanarak yavaş yavaş içilebilir. Kırkkilit Otu, Yavşan Otu ile eşit karıştırılarak çayı yapıldığında, kan temizleyici özelliği sayesinde, damar sertliğine ve unutkanlığa karşı başarıyla kullanılmaktadır. Kepekli saçlar, Kırkkilit kaynama suyu ile her gün yıkanır ve saç diplerine zeytinyağı ile friksiyon (ovarak sürme) yapılırsa, kepekler kısa sürede yok olacaktır. Binbirdelikotu ile, eşit oranda karıştırılarak demlenen Kırkkilit Çayı günde 1-2 bardak içilip, akşamları da kuru yemek yendiğinde, yatağa işeme olayı önlenebilir. Bu çay (Kırkkilit + Binbirdelik Otu) aynı zamanda, bademcik iltihabı, ağız boşluğu ve dişeti kanamalarında ve iltihaplarında, fistüllerde ve polüplerde gargara biçiminde kullanılır. Kadınların beyaz akıntılarında, Kırkkilit oturma banyoları alınması tavsiye edilmektedir. Kaşıntılı egzamalarda, kabuklu, iltihaplı ve kılları dökülmüş olsa bile, Kırkkilit kaynama suyu ile yapılan banyolar veya kompresler büyük yardım sağlarlar. Kaynama suyu ile yapılan yıkamalar ve banyolar, dolamalara, bacaktaki yaralara, çıbanlara, fistüllere, kıl dibi iltihaplarına karşı başarılıdır. Dinmeyen burun kanamalarında, bitki kaynama suyu soğutulduktan sonra, kompres biçiminde buruna uygulanabilir.

Sağlıklı Saçlar İçin: Silica Complex

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak: Bir tatlı kaşığı kurutulmuş ve ince kıyılmış bitki (ince saplı olan 3-6 mm), orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla demlenir, üstü kapalı olarak 10-15 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-4 bardak çay aç karnına veya öğün aralarında soğutulmadan içilebilir.

Oturma banyoları: 200 gr taze bitki veya 100 gr kurutulmuş bitki, akşamdan 3-4 litre suya yatırılır. Ertesi gün kaynama derecisine kadar ısıtılır ve süzüldükten sonra küvet içindeki sıcak banyo suyuna eklenir. Banyo süresi 20 dakikadır. Banyo suyu seviyesi böbreklerin üstüne çıkmalıdır. Banyodan sonra kurulanılmamalı ve bir bornoza sarınarak yatakta bir süre dinlendirilmelidir

Koyunotu

Koyunotu (Agrimonia Eupatoria); yöresel olarak kızılyaprak, kasıkotu, fıtıkotu, kuzu pıtrağı ve eğer otu olarak da bilinir. Gülgiller familyasındandır. Anayurdu bilinmeyen ama Avrupa, Asya ve ülkemizde yetişen çokyıllık dayanıklı otsu bitkidir. 20-120 cm boylanabilir. Çoğu kez toprağın üzerine yatarak gelişir. Rizom kökü (kökgövdesi): kenarları dişli, tüysü, yeşil yaprakları: yaprak koltuklarında ve bitkinin tepesinde yoğun salkımlar oluşturarak yazın açan küçük sarı çiçekleri vardır. Bu çiçeklerinden oluşan ve adına pıtrak denilen meyveleri çengel dikenli olur. Güneşli ve kısmen gölge yerleri ve nemli toprakları seven Koyunotu en çok orman kenarlarında görülür. Bitki, tohumlarının hayvan postuna takılıp çevreye taşınmasıyla yayılır ve tohumun düştüğü yerde çoğalır.
Koyunotu bitkisinin topraküstü kesimleri tanen, glikozitler, nikotinik ve şahsilik asitler, uçucu yağ ile B ve K vitaminlerini içerir. Güneşli kuru yerlerde, yol ve orman kıyılarında, çimenliklerde, tepelerde ve bayırlarda, ormanların açıklık bölgelerinde ve harabeliklerde yetişir. Küçük sarı çiçekleri, sığırkuyruğu bitkisinde de olduğu gibi, uzun bir salkımı andırır. Bitkinin tümü yumuşak tüylerle kaplıdır. İri yaprakları 10 cm kadar uzun ve kenarları dişlidir. Çiçeklenen bitkinin topraküstü kesimleri, Haziran' dan Ağustos' a kadar toplanır. Pek çok bitkide olduğu gibi, onun öyküsü de çok eskilere dayanır. Bu bitkinin tarihçesi, Eski Mısırlılara kadar uzanmaktadır.



Koyunotu; boğaz ve ağız enfeksiyonlarında şifa verici etkilere sahiptir.Ağız boşluğu ve yutak iltihaplarına karşı büyük bir iyileştirme gücü vardır. Anjin ve boğaz hastalıklarında, faranjit, aft ve ağız içi mukozası ile boğaz iltihaplarında ilk düşünülecek bitkidir. Meslek gereği olarak çok konuşmak zorunda olan veya şarkı söyleyen kişiler, bir önlem olarak, her gün koyunotu bitki çayı ile gargara yapabilirler. Yaprakları kansızlık, romatizma, lumbago, hazım bozuklukları, karaciğer sertleşmesi (siroz) ve dalak hastalıklarına karşı tavsiye edilmektedir. Günde 2 bardak bitki çayı yeterlidir. Herkesin, yılda 1 veya 2 kere, koyunotu banyo katkısıyla banyo yapması önerilir. Koyunotu, daraltıcı, toplayıcı ve öteki önemli özellikleri nedeniyle, en başta gelen şifalı bitkilerimizdendir. Dr. Schirbaum şöyle diyor: "Günde 3 bardak çay bir süre içildiğinde, kalp büyümesine, mide, bağırsak ve akciğer. Ayrıca, uzunca zaman devam edildiğinde böbrek ve mesane rahatsızlıklarını iyi gelir." (Referans1: M.Treben). Koyunotu Merhemi varisli damarlara ve baldır berelerine Aynısafa Merhemi gibi iyi gelir. Hazırlanan merhem günde 3 kez varis ve baldır çıbanlarının veya berelerinin üstüne sürülür. Ağır Karaciğer rahatsızlıklarında, 100 gr Koyunotu, 100 gr Yoğurtotu ve 100 gr Karahindiba eşit karışımı ile elde edilen çay harmanı kullanılır. Bu üçlü çay harmanı, sabah aç karnına 1 bardak olmak üzere, gün boyunca 2 bardak içilir.



Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak: Bir tatlı kaşığı bitki, orta boy 1 su bardağı kaynar suyla haşlanır (demlenir), 5 dakika beklendikten sonra süzülür. Günde 2 bardak çay içilir.

Karaciğer Çay Harmanı: 100 'er gr Koyunotu, Yoğurtotu ve Karahindiba eşit oranda karıştırılır. Birkaşığı karışım, orta boy 1 su bardağı dolusu kaynar suyla demlenir, 5-6 dakika demlendikten sonra süzülür. Bu üçlü çay harmanı, sabah aç karnına 1 bardak olmak üzere, gün boyunca 2 bardak içilir

Koyunotu Merhemi: İki avuç dolusu veya 100 gr kurutulmuş ve ince kıyılmış yaprak, çiçek ve sap iyice kızdırılan 250 gr içyağı veya bitkisel margarinde 1 dakika kadar karıştırılarak bekletilir, sonra kapağı kapatılarak serin bir yere alınır. Ertesi gün tekrar ısıtılır, bir tülbentten geçirilerek süzülür, cam veya porselen merhem kaplarına aktarılır. Buzdolabında saklanmalıdır.

Banyo Katkısı: 200 gr ince kıyılmış bitki bir tam banyo için kullanılır.

Eksi Yonca

Eksi Yonca (Oxalis Acetosella) ormanların tabanlarını, açık yesil yaprakları ve incecik beyaz çiçekleri ile bir halı gibi kaplar. Gözleri sevindiren bir görüntüdür bu. Eksi yonca kurutulmaz, yalnızca tazeyken kullanılır. Mide yanmasına, hafif karaciger ve sindirim bozukluklarına iyi gelir. Bu rahatsızlıklara karsı kullanıldıgında , soguk olarak , günde 2 bardak bitki çayı içilir . Sarılık , böbrek iltihabı , egzemalar ve bagırsak kurtlarında bu miktar çay sıcak içilir . Taze bitkinin özsuyu , baslangıç durumundaki mide kanseri , habis dahili ve harici çıbanlara önerilir . Taze özsu , meyve sıkacagı kullanılarak elde edilebilir . Her saat bası 3-5 damla , suyla veya bitki çayı ile inceltilerek içilir . Habis harici çıbanlara , bitki özsuyu dogrudan sürülür . Parkinson hastalıgında özsu , her saat basında 3-5 damla , civanperçemi çayına karıstırılarak alınır ve dıstan da belkemigine sürülür .



Kullanım Biçimleri :

Çay hazırlamak: Yarım veya bir tatlı kasıgı ince kıyılmıs yaprak , yarım lt kaynar suda haslanır ve demlenmesi için 4-5 dakika demlenir . Yukarıda tarif edildigi gibi içilir .

Bitki Özsuyu: İyice yıkanan taze yapraklar , nemli haldeyken mikserde sıkılır .

Dogal Ürünler

Sifalı Bitkilerin Kullanım Biçimleri

Sifalı Bitkilerin Toplanmaları

Kaynaklar:

1-"Gesundheit aus der Apotheke Gottes" "Tanrı'nın Eczanesinden Saglık" , Maria Treben

2-Türkiye'de Bitkilerle Tedavi , Prof.Dr. Turhan Baytop, I .U Eczacılık Fak.

Ceviz Ağacı

Ceviz Ağacı (Junglans Regia), daha yapraklanmadan, Mayıs' ta çiçeklenir. Taze yaprakları Haziran' da, kolayca delinebilecek durumdaki meyveleri Haziran ortasında ve olgunları ise Eylül'de toplanır. 25-30 m kadar yüksekliğe ulaşabilen, kışın yaprak döken gösterişli bir ağaçtır. Yapraklar tek tüysü, yaprakçıklar tam kenarlı ve kuvvetli kokuludur. Drog elde etmek için yapraklar Haziran ve Temmuz aylarında toplanır, havadar ve gölgeli bir yere serilerek kurutulur ve ince kıyılarak hava almayan kaplarda saklanır. Ceviz ağacı, Kuzey doğu ve doğu Anadolu' da yabani olarak yetiştiği gibi, bahçelerde de yetiştirilmektedir. Yaprakları tanen, eterli uçucu yağ, juglan (mantar hastalıklarına karşı etkili), C vitamini ve flavonlar içermektedir.

Ceviz yaprağının kan durdurucu-sıkıştırıcı (astringent), kuvvetlendirici (tonik) ve bağırsak kurtlarını veya solucanlarını düşürücü (antihelmintik) etkisi vardır. Yaprak çayı, sindirim bozukluklarında, kabızlıkta, iştahsızlıklarda ve kan temizliğinde etkilidir. İştah açıcı, kan şekerini düşürücü ve kuvvet verici etkileri vardır. Deri hastalıklarında antiseptik olarak haricen kullanılır. Ceviz yaprağı kaynatılarak, tüm sıraca (scrofula), frengi (sifilis), egzema (mayasıl), herpes (uçuk) ve raşitik hastalıklarda, kemik çürümesinde, kemik deformasyonunda ve ayrıca, iltihaplı el ve ayak tırnaklarında kullanılabilen çok etkili bir banyo katkısı elde edilir. Favus ve uyuz hastalıklarında, hasta bölgeler, taze ceviz yaprağının kaynama suyu ile yıkandığında, kısa sürede düzelme görülecektir. Bu suyla yapılan banyolar, yıkamalar, ergenlik sivilcesine, iltihaplı egzemalara, ayak terine ve kadınların akıntılarına iyi gelir. Ağız boşluğu iltihabı, dişeti, boğaz ve gırtlak hastalıklarında gargara yapılmalıdır.

Ceviz yaprağının kaynama suyu banyo suyuna eklendiğinde, donuk kabarcıkları iyileşir. Ceviz yaprağı kaynama suyu, hızlı saç dökülmelerinde de kafa derisine friksiyon (ovarak sürme) yapmakla kullanılır. Bu sıvı ayrıca, kafa bitine karşı da çok etklidir.

Haziran ortasında toplanan cevizlerden, mide, karaciğer ve kanı temizleyen, mide yorgunluğunu ve bağırsak çürüklüğünü gideren çok etkili bir ceviz tentürü elde edilir. Bu tentür, ayrıca kan koyuluğuna karşı da çok yararlıdır.

UYARILAR: İçerdiği tanen maddesi duyarlı kişilerde bazen mide bulantısı veya kusmaya yol açabilir. Bunun dışında, ceviz yaprağının bilinen bir yan etkisi yoktur. (Referans3)



Kullanım Biçimleri:

Çay hazırlamak:

1) Yarım veya bir tatlı kaşığı ince kıyılmış yaprak, orta boy 1 su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 4-5 dakika demlendirilir ve süzülür. Gün boyunca 1 veya 2 bardak yudumlanarak içilir. (Referans1)

2) Yarım veya bir tatlı kaşığı ince kıyılmış yaprak, orta boy 1 su bardağı dolusu soğuk suya eklenir, kaynama derecesine kadar ısıtılır ve 2-3 dakika boyunca hafif ısıda kaynatılır. Süzülen çay kullanıma hazırdır. Günde 2-3 bardak içilir. (Referans3)

Banyo ve Yıkama Katkısı: Tam banyolar için, iki büyük avuç ince kıyılmış yaprak, akşamdan 2-3 lt suya eklenir. Sabahleyin hafif ateşte 4-5 dakika kaynadıktan sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir. Gerektiğinde, bitki miktarı bir misli arttırılabilir.

Tentür hazırlamak: Haziran ortasında, 20 kadar genç ceviz dörde bölünerek bir cam kavanoza koyulur ve üstüne 1 lt kanyak eklenir. Kanyak, cevizlerin üstüne çıkmalıdır. Ağzı iyice kapanan kavanoz 14 gün boyunca güneşte veya sıcak bir ortamda, arada bir çalkalanarak bekletilir. Sonra süzülerek koyu renkli şişelere doldurulur. Gereğine göre, 15-20 damla alınır.

Doğal Ürünler

Şifalı Bitkilerin Kullanım Biçimleri

Şifalı Bitkilerin Toplanmaları

Referanslar:

1-"Gesundheit aus der Apotheke Gottes" "Tanrı'nın Eczanesinden Sağlık", Maria Treben

2-Türkiye'de Bitkilerle Tedavi, Prof.Dr. Turhan Baytop, I.U Eczacılık Fak.

3- "Bir Yudum Sağlık", N.Eröztürk,Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul,2000

Ginseng’in

Ginseng’in botanik ismi olan "Panax", Yunanca "tam iyileşme” anlamına gelen “panacea” kelimesinden türetilmiştir. Ginseng’in tüm şifalı bitkiler içerisinde en etkili adaptogen (strese karşı direnci artıran bir ajan) olduğu düşünülür. Ginseng, fiziksel aktiviteleri ve vücut direncini artıran bir bitkidir ve fiziksel ve mental (zihinsel) dayanıklılığı artırır. Ginseng’in uzun bir süreden beri, özellikle erkeklerin üretkenliğini, erkeklik hormonu (testesteron) ve sperm miktarını, cinsel gücünü ve dolaşım sistemlerini (özellikle prostat büyümesine karşı) olumlu bir şekilde etkilediği de bilinmektedir. Ayrıca o, erkeklerde aşırı stres ve yorgunluktan kaynaklanan performans düşüklüğünü de giderebilmektedir. Ginseng’in kadınlar üzerindeki beynin hafıza (bellek) merkezlerini uyarıcı etkisinin bulunması ise yenidir. M.S 1. yüzyıla ait bir Çin metnine göre; Ginseng, zihni güçlendirici, irfan ve bilgeliği artırıcı bir şifalı bitki olarak tanımlanmakta ve düzenli kullanımının yaşam süresini artıracağı belirtilmektedir. Kore Ginseng (Panax Ginseng) ise Uzakdoğu ülkelerinde 2000 yıldan fazla bir süredir kullanılmakta olan geleneksel şifalı bitkiler içerisinde en yaygın olanıdır. Ayrıca Uzakdoğu insanları arasında gizemli bir bitki olarak büyük bir ün ve şöhrete sahiptir. Çoğu insan Ginseng’in kuvvet verici bir tonik ve çeşitli hastalıklara karşı bir koruyucu olduğuna inanmaktadır.





Çin kaynakları; Panax Ginseng’in kalp, akciğer, sindirim sistemi organları, karaciğer ve böbrekler üzerinde oldukça etkili bir tonik etkisine sahip olduğunu yazmaktadır.O aynı zamanda ruhsal düzeni sağlayıcı, korkuları giderici, gözlere parlaklık ve canlılık verici, zihni açıcı, anlayış yeteneğini, vücut enerjisini ve yaşam süresini artırıcı bir şifalı bitki olarak da belirtilmektedir. Günümüzde, Kore Ginseng sadece Uzakdoğu ülkelerinde kullanılmamakta, aynı zamanda tüm dünyada yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Panax Ginseng, diğer ginsenglerden özellikle farklıdır; üretimi 6 yıl sürmekte ve diğer ginsengler 8-9 çeşit faydalı madde içerirken, Panax Ginseng (Kore Ginseng) 22 çeşit faydalı madde (ginsenosides) içermektedir. Aynı zamanda Kore Ginseng, yaşlanma etkilerini geciktirici anti-oksidant maddeler ve diğer herhangi bir ginseng türünde bulunmayan insülin benzeri maddeler de içermektedir. Son yirmi yılda bilimadamlarınca Kore Ginseng’in insan vücudu üzerindeki etkileriyle ilgili araştırmalar, onun vücut üzerinde bir kaç değişik şekilde etki yaptığını bilimsel olarak ortaya koymuştur. Yapılan bu araştırmalara göre;



a) Kore Ginseng’ in Karaciğer Üzerindeki Etkileri:

Kore Ginseng (Panax Ginseng); karaciğeri, alkol tüketiminin, toksik (zehirli) maddelerin ve çeşitli hastalıkların etkisinden korumaktadır. Deney ve araştırmalar; Kore Ginseng’in vücudun protein, nükleik asit sentezi, karbonhidrat ve yağ metabolizmasını uyardığını göstermiştir. O aynı zamanda vücut tarafından üretilen veya dışardan alınan toksik maddelerin yanmasını ve onların vücuttan atılmasını da hızlandırmaktadır. Bu yüzden Kore Ginseng, karaciğer sağlığını toksik maddeleri hızla dışarıya atarak korumakta ve karaciğer hücrelerinin yenilenmesini kolaylaştırmaktdır.

b) Kore Ginseng’ in Stres Üzerindeki Etkileri:

Araştırmalar, Kore Ginseng’in stresi azaltıcı ve hatta yok edici etkileri olduğunu ortaya koymuştur. O, fiziksel stresi (radyasyon, soğuk ve sıcaktan kaynaklanan), kimyasal stresi (bazı kimyasal maddelerin ve alkol alımından kaynaklanan) ve biyolojik stresi (virüs veya bakterilerden kaynaklanan) gidermektedir. O, zihni güçlendirmekte, radyasyon veya radyasyon (ışın) tedavisinin yol açtığı hücre tahribatını azaltabilmektedir. Bu yüzden radyasyon (ışın) tedavisi gören hastalar için de oldukça faydalıdır.

c) Kore Ginseng’ in Diğer Etkileri:

Stres, depresyon veya diğer sert ve olumsuz koşullar altındaki vücut metabolizmasını koruyan bir tonik etkiye sahiptir. Şeker hastalığının iyileşmesine yardımcı olabilir ve kandaki şeker, lipit ve kolesterol seviyesini düşürür. Tümör hücrelerinin çoğalmasını yavaşlatabilir ve hatta engelleyebilir. Anemiye (kansızlık) karşı iyi gelir ve özellikle kanser hastalarında görülen kandaki bazı eksiklikleri giderebilir. Bağışıklık sistemini güçlendirir ve kalp-damar sistemi üzerinde olumlu etkisi vardır.

Kullanım Önerisi: Kore Ginseng (Panax Ginseng) kapsüllerinden günde 3 defa 1 kapsül alınabilir. Bilinen herhangi bir yan etkisi yoktur.

AdaçayıAdaçayıAdaçayı

AdaçayıAdaçayıAdaçayı (Salvia officinalis), dişotu ve meryemiye adları ile de tanınır. 30-70 cm boyunda olan bitkinin menekşe renkli çiçekleri halka dizilişlidir. Karşılıklı olan beyaz keçeli yaprakları gümüş gibi parıldar ve acımtırak, ıtırlı bir koku yayarlar. Bahçe adaçayı, güneşli bir yerde yetiştirilmelidir. Don olayına karşı duyarlı olduğu için, kış boyunca çam dalları ile örtülmesi doğru olur. Ülkemizde İzmir bölgesinde bahçe adaçayı yetiştirilmektedir. Bir başka cins olan çayır adaçayı (Salvia pratensis -Salvia tribola), çayırlarda, bayırlarda ve meralarda yetişir. Çevresine ıtırlı hoş bir koku yayan mavi–menekşe renkli çiçeklerin pırıltısı uzaklardan seçilebilir. Çayır Adaçayı (Anadolu adaçayı) batı ve güney-batı Anadolu'da bol olarak yetişmektedir. Anadolu adaçayından "elma yağı" veya "acı elma yağı" denilen yağ da üretilmektedir. Bu tür adaçayı da kimyasal yapı ve tedavi etkisi bakımından tıbbi (bahçe) adaçayına benzemektedir. Fakat burada tanıtmaya çalışacağımız bahçe adaçayı (tıbbi adaçayı) ise, şifalılık bakımından daha etkilidir.

Toplama/Kurutma: Bitki yaprakları çiçeklenme öncesi, Mayıs-haziran aylarında toplanır. Etken maddelerinin doruğa ulaştığı öğlen saatlerinde toplanan yapraklar, gölgeli ve havdar bir yerde kurumaya bırakılır. İyice kuruduktan sonra ince kıyılarak, hava almayan kaplarda saklanır.

Bileşim: Eterli uçucu yağlar, %30 Thujon, %5 Cineol, Linalol, Borneol, Salven, Pinen ve kafur; tanenler, triterpenoitler, flavonlar; Östojen benzeri maddeler; reçineli bileşikler içerir.



Bu bitkinin çiçekleri, gargara ve adaçayı sirkesi yapmak için toplanır (bir avuç çiçek, doğal sirkenin içinde bir süre bekletilir) ve elde edilen sirke, uzunca bir süre hasta yatağından kalkamayan kişilere rahatlatıcı ve canlandırıcı anlamda sürülerek, masaj yapılır. Yapraklar daha çiçeklenme başlamadan, mayıs ve haziranda toplanır. Bitki kuru ve güneşli günler boyunca, eterli yağlar oluşturduktan sonra, yapraklar öğlen güneşinde toplanır ve gölgede kurutulur. Adaçayı, çok eski çağlarda da ünlü bir şifalı bitki olarak tanınırdı. 13. Asırdan kalma bir dizede şöyle deniyor: “Eğer dikmişsen adaçayını bahçeye, ne gerek var ölmeye!" Adaçayının eski çağlarda da ne büyük bir övgü ile anıldığını, çok eski bir şifalı bitki kitabı şöyle anlatıyor: "Kutsal Meryemana, Bebek İsa ile Herodes’un gazabından kaçmak zorunda kaldığında, kendisini saklamaları için, çayırdaki tüm çiçeklerden yardım istemiş, ama hiçbir çiçek ona yanıt vermemiş. İşte o zaman adaçayı eğilmiş ve Meryemana sığınacak bir yer bulmuş. Onun sık ve koruyucu yapraklarının arasına girerek Herodes’un askerlerinden saklanmış ve askerler onu görmeden geçip gitmişler. Tehlike geçiştirildikten sonra, saklandığı yerden çıkan Meryemana, tatlı sesiyle adaçayına şöyle demiş: Bu andan sonra sonsuza dek insanların en çok sevdiği çiçek sen olacaksın. Seni, insanları tüm hastalıklardan koruyacak kadar güçlü kılıyorum. Bana yaptığın gibi, onları da ölümden kurtar!” İşte o zamandan beri adaçayı, insanları iyileştirmek ve onlara yardım etmek için her yıl yeniden çiçekleniyor.

Adaçayı sıkça içildiğinde tüm bedeni güçlendirir, kalp krizi tehlikesini azaltır ve kötürümlüklerde çok yaralıdır. Gece terlemelerinde ve aşırı terlemelerde, lavanta çiçeğinin yanı sıra, yardımcı olabilecek tek bitkidir. Gece terlemesine neden olan hastalığı iyileştirir ve bu hastalıkla el ele giden aşırı güçsüzlüğe, canlandırıcı etkisi sayesinde son verir. Hastalık sonrası güçsüzlük hallerinde başarıyla kullanılabilir. Pek çok doktorun, adaçayının değerli özelliklerini artık iyice tanımış olduklarını biliyoruz (Referans1: M.Treben). Onu kramplarda, omurilik rahatsızlıklarında, beze hastalıklarında ve organ titrekliklerinde büyük bir başarıyla kullanıyorlar. Yukarda belirtilen hastalıklarda, günde 2 su bardağı çay yudumlanarak içilmelidir. Adaçayı, hasta karaciğeri de çok olumlu etkiler, onunla ilgili tüm rahatsızlıkları giderir ve gazları yok eder. Kan temizleyici etkisi vardır. Solunum organlarını ve mideyi balgamsı salgılardan temizler, iştah açıcıdır. Mideyi ve bağırsakları rahatlatır, gazların dışkılanmasını sağlar. Kramp çözücü etkisi sayesinde, ishalde çok rahatlatıcıdır. Böcek sokmalarında, sokulan bölgeye adaçayı yaprağının tozu uygulanır. Adaçayı, dıştan uygulandığında, yaprağın tozu uygulanır. Adaçayı dıştan uygulandığında (Çalkalama ve Gargara), bademcik iltihabı, boğaz hastalıkları, diş iltihaplanmaları, yutak ve ağız boşluğu iltihaplanmalarında veya ülserlerinde özellikle önerilir. Eğer zamanında adaçayı kullanılmış olsaydı, pek çok çocukta ve yetişkinde bademcik ameliyatına gerek kalmayabilirdi. Bedenimizin polisleri olarak, zehirli maddeleri yakalayan ve zararsız hale getiren bademcikler alındığında, ağızdan giren zararlı maddeler doğruca böbreklere ulaşırlar. Adaçayı, sallanan dişlere, dişeti çekilmesine ve kanamasına karşı da (Çalkalama ve Gargara) başarıyla kullanılabilir veya bitki çayına batırılan pamuk hasta bölgelere uygulanır. Ayrıca dıştan kullanımda da, gargara ve çalkalamaların yanısıra yara kompresi olarak da kullanılabilir. Sinirli ve yorgun olan kişiler ve dölyatağı (rahim) hastalığı çeken kadınlar arada sırada adaçayı oturma banyoları almalıdırlar. Zayıf ve güçsüz çocuklara balla tatlandırılarak içirilir. Bu çay, tahriş kaynaklı öksürüklerde de başarılıdır. Şifalı bitki olarak kullanılmasının yanı sıra, adaçayının çok değerli bir baharat olduğunu ve böylece mutfaklara girdiğini de unutmamak gerekir.

UYARILAR:

Adaçayının aşırı kullanımında kan basıncı (tansiyon) yükselebilir. Dölyatağı (Rahim) kaslarını uyardığı için, gebelik sürecinde kullanılmaz. Annelerin süt üretimini durdurur. Önerilen dozajlara uyulduğunda, bilinen başka bir yan etkisi yoktur.

Kullanım Biçimleri:

Çay hazırlamak: Yarım veya bir tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış kuru yaprak, bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır ve üstü kapalı olarak 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak içilir. Taze bitki kullanılması durumunda 4-5 dakika demleme süresi yeterlidir.

Çalkalama/Gargara: 2-3 tatlı kaşığı kurutlmuş ve ince kıyılmış yaprak, 2 bardak soğuk suya eklenir ve ateşe konur. kaynamaya başlayınca ocaktan indirilir ve üstü kapalı olarak 15 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde pek çok kere 5-10 dakika süreli gargaralar yapılır.

Tentür Kullanımı: Günde 3 kere, 15-20 damla kadar D2 inceltisindeki tentür, yarım kahve fincanı suya eklenerek alınır. Çay olarak kullanılabildiği her yerde tentür de kullanılabilir.

Karışımlar: Gargaralarda ve çalkalamalarda kekikle, sindirim sorunlarında ise Mayıs papatyası ile eşit oranda karıştırılır.

Adaçayı Sirkesi: Geniş ağızlı bir şişe, çayır adaçayı çiçeği ile doldurulur, çiçeklerin üstüne çıkacak kadar doğal üzüm sirkesi eklenir ve şişe 14 gün güneşte veya sıcak bir ortamda, arada bir çalkalanarak bekletilir ve süzülür.

Oturma banyosu: İki avuç dolusu yaprak soğuk suda gece boyunca bekletilir. Ertesi gün kaynama derecesine kadar ısıtılır, 5-6 dakika demlendikten sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir.

Doğal Ürünler

Şifalı Bitkilerin Kullanım Biçimleri

Şifalı Bitkilerin Toplanmaları

Referanslar:

1-"Gesundheit aus der Apotheke Gottes" "Tanrı'nın Eczanesinden Sağlık", Maria Treben,Anahtar Kitaplar Yay., Çev.: N.Eröztürk, 1994

2-Türkiye'de Bitkilerle Tedavi, Prof.Dr. Turhan Baytop, I.U Eczacılık Fak.,1984,İstanbul

3-"Bir Yudum Sağlık", N.Eröztürk,Anahtar Kitaplar,2000

Elma Yağı (Acı Elma Yağı):

Anadolu adaçayı (Salvia triloba L.) türünün yapraklı ve çiçekli dallarından su buharı distilasyonu ile elde edilen uçucu yağdır. Ülkemizde özellikle Muğla ve Fethiye bölgelerinde elde edilmektedir. Sarımsı veya renksiz, özel kokulu ve yakıcı lezzetli bir sıvı olup %60 kadar sineol taşımaktadır. Gaz söktürücü, sindirim düzenleyici, ter kesici ve idrar arttırıcı özellikleri vardır. Dahilen küçük miktarlarda (günde 3-5 damla), 1 fincan suya damlatılarak içilir. Yüksek miktarlarda zararlıdır. Haricen yara iyi edici, antiseptik ve karın ağrısına veya gaz söktürmek için kullanılmaktadır.

Bu yağa "Elma Yağı" denmesinin nedeni, bu yağın elde edildiği Salvia triloba türünün bazı dalları üzerinde, küçük bir elmayı andıran, esmer-yeşil renkli mazıların bulunmasıdır. (Referans2: T.Baytop)